Agile’ın yaklaşımının bir düşünce biçimi bir felsefe olduğundan ve Agile prensiplerden daha önce bahsetmiştik. Bu değerler ve prensiplerden yola çıkarak da Agile’ın temelinde olması gereken yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu yaklaşımlar deneyimsel süreç, iteratif & artırımlı, yalın düşünce ve push/pull sistemlerdir. Şimdi bu temellerin detaylarına bakalım.
Deneyimsel Süreç:
Geleneksel süreçte ne zaman ne yapacağımız nettir. Bu süreci tanımlı süreç olarak adlandırabiliriz. Yalnız deneyimsel sürecin temelinde bilgi vardır. Bilgi edindikçe, gözlemler arttıkça elde edilen verilerle daha doğru kararlar verilebilir ve gelişim sağlanabilir.
Bu nokta da Plan – Do- Check – Act döngüsünden bahsedebiliriz. “Plan” aşamasında takım olarak bir plan yaparız, “Do” aşamasında yaptığımız planı hayata geçirir, uygularız. “Check” aşamasında elde ettiğimiz verileri değerlendirdiğimiz, “Act” ile verilere göre kararlar aldığımız bir döngüdür. Döngünün sonunda çıkan veriler bir sonraki döngü için bize girdileri oluşturacaktır. Agile yaklaşım bir yolculuk diyoruz ve nirvanası yoktur. Takımı daha iyi noktaya taşıyacak ise bu döngünün uygulanmasıdır.
İteratif ve Artırımlı:
Geleneksel süreçte işin sonunda bir ürün ortaya çıkıyor. Yalnız ürünün ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını son aşamada görülüyorki bu aşamada değişiklik yapmakta oldukça maliyetlidir. Bu aşamada maalesef çöp olan birkaç proje gördüm.
İteratif Artırımlı yaklaşımda ise ürünün hedefinden kopmadan parça parça geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşımla geliştilen ürün üzerinden tüm paydaşların yorumları alınabilir ve yorumlara göre düzenlemeler gerçekleştirilir. Böylece beklenen ürünle nihai ürün arasında fark olmaz. Hatta burada özellikle ara ara üretim ortamında geliştirmelerin alınmasını tavsiye ederiz. Böylece bizzat son kullanıcının geribildirimleri ürünü daha iyi bir noktaya getirilebilir. Belki de hedeflenen ürün pazarın ihtiyaç duyduğu ürün değildir. Her belirlenen hedefte doğru olmayabilir. Parça parça özelliklerle zenginleştirilen ürünlerin/hizmetlerin doğru yolda olup olmadığı da kontrol edilmiş olur. Yanlış yapılan bireyler var ise de daha yolunda başındayken vazgeçilebilir.
Yalın Düşünce:
Yalın düşüncede amaç minimum israfla maximum değeri sağlamaktır. Süreç sürekli olarak değerlendirilerek israf olan veya olabilecek noktaların tesbiti ve israftan arındırılması sağlanmalıdır.
Lean düşünceye sahip kurumlara Toyota ve Ikea’yı örnek verebiliriz. Toyoto’nın üretim sistemi TPS (Toyota Production System) ile 1950’lere kadar gitmektedir ve Lean yaklaşıma göre düzenlenmiştir. O gün 50 araba üretilecekse 50 arabaya göre motor, vida, ihtiyaç istasyona getiriliyor. Stok maliyeti minimum. Aynı şekilde Ikea’nın ürünlerine baktığımız da genel düz, fonksiyona yönelik ürünler görürüz. Bir sehpa bile almak isterseniz demonte şekilde ürünler size teslim edilirki stok maliyeti minimum, içinden sadece ihtiyacınız kadar vida, çivi vb. çıkıyor. Ne eksik ne fazla. Böylelikle hepsini kullandığınız da ürünün montajını doğru yaptığınız düşünüyorsunuz. Bir tane vida fazla kalsa bile nerede eksik yaptım düşüncesine yer yok .
Push ve Pull Sistemler:
Klasik yönetimler de yönetim bir konuda bir karar verir, çalışanlara ise alınan karardaki gibi uygulaması istenir. Bu yaklaşımı PUSH sistem olarak adlandırmaktayız. Bu yaklaşımda her halükarda çalışanın işi sahiplenmesi, motivasyonu düşük olacaktır. Hatta yapılan işin istenen zamana yetişmesi için çalışanların sistemi aldatması, kalitenin düşmesi, darboğazların/tıkanıkların yaşanması hatta bir noktada üretimin durma noktasına gelmesi ile karşılabilir.
Agile yaklaşımların temelinde takım üyelerinin işlerini kendisinin çektiği PULL mekanizmasına dayanır. Birisinin dikte etmesine ihtiyaç kalmadan takım yapabileceği işi PULL eder, daha fazla işi PULL edebilmek için de kendini sürecini geliştirir. Bu yaklaşımda ise sahiplenme ve motivasyon daha üst seviyede olacaktır. Takımların önceliğe odaklandığı, kalitenin arttığı, dar boğazların yaşanmadığı veya minimize olduğu bir çalışma ortamı oluşacaktır.